Muhtar, devlette en küçük birimin yöneticisidir.
Özellikle, köy muhtarlığı önemlidir.
Özellikle bazı bölgelerde muhtar, köyün kralı gibidir.
Doğu ve güneydoğuda muhtarlık seçimleri sert geçerdi.
Küfürlü, kavgalı ve ölümlü muhtarlık seçimleri bile olurdu.
Rekabete tahammül yoktu.
Kazanan kendini kral yerine koyunca, kaybeden rakibinin eleştirilerine tahammül gösteremezdi.
Yine böyle bir yarışta, seçimi kazanan muhtar, kendini eleştiren rakibine kötü sözlerle saldırınca işe taraftarları da karıştı.
Genç muhtar adayının gür saçlı bir kardeşi vardı. O da kavgaya karışmıştı ağabeyinin yanında.
Bir el o gür saçlara gitti, adeta yoldu o saçları.
Ve saçları yolunan kardeş, o günden sonra saçlarını hep sıfıra vurdurdu.
Orada edilen küfür ve hakaretler ayıplanmakla kalmadı, unutulmadı.
Muhtar, yetkilere de güvenerek rakibine ağır sözlerle saldırdı, hatta rakibini ve yakınlarını dövmeye, dövdürmeye kalkıştı.
Rakibi ise bu saldırılara aynı sözlerle karşılık vermek yerine efendiliği seçti, ağzını bozmadı.
Köylüler eski muhtar adayını efendiliğinden dolayı takdir ettiler.
Seneler çabuk geçti.
Bir seçim daha geldi çattı.
Muhtarla eski rakibi yeniden aday oldular.
Seçim öncesi yine gerginlik, yine benzer tavırlar.
Köylü, muhtarın nezaketsizliğini, küfürlerini unutmamış, bir kenara yazmıştı.
O da ne?
Herkes muhtarın yeniden kazanmasını beklerken rakibi seçimi kazanmıştı.
Hem de bayağı üstünlükle.
Kaybeden, bu defa muhtar olmuştu.
Belki de sivri dilinin belâsını çekmişti.
O ağır hakaretlerden galibiyet yerine ağır bir mağlûbiyet çıkmıştı.
Köylü, efendiliğe oy vermişti.
Taraftar üstünlüğü muhtarda idi ama, köylüden hayatının dersini almış, taraftarları bile karşı tarafa oy vererek muhtarı cezalandırmışlardı.
Yeni muhtar, köyün krallığına değil, hadimliğine soyundu.
Fakir fukaranın elinden tuttu, hep onların yanında oldu.
Çok sevildi.
Düzgün üslubu onu beklemediği bir sonucun başaranı yapmıştı.